|
|
|
 |
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ BÖLÜMÜ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
 |
TOPLAM KALİTE VE MÜKELLEF HİZMETLERİ
A- TOPLAM KALİTE YÖNETİMİNİN TARİHÇESİ
Kamu yönetiminin siyasal alan içinde tanımlamalarının etkinlik
ve verimlilik perspektifinde değerlendirilmesi 20. yüzyıl başlarına
denk gelmektedir. 20. yüzyıl öncesi kamu yönetimi iktidar
alanı içinde tanımlanırken , geçtiğimiz yüzyıl başında profesyonel
bir nitelik kazanmıştır. Bu bakımdan demokratik devlet
anlayışıyla birlikte memur ya da kamu görevlisi idareye hizmet
eden değil, toplumsal açıdan sorumlulukları olan ve topluma
en iyi hizmeti verme yükümlüğü olan bir meslek memuru haline
gelmiştir.
Bu anlayıştan hareketle biz de bu çalışmamızda Gelir İdaresi
çalışanlarını “memur” olarak değil “kamu görevlisi” olarak
adlandırmaktayız.
Kamu hizmeti alanı, kendi içindeki yönetimsel evrimi gerçekleştirirken,
özel sektör uygulamalarını dikkate alarak kendi yapısıyla
bütünleştirip kamu hizmetine uyarlamıştır. Klasik yönetim
anlayışı çerçevesinde tek tip toplulaştırılmış üretimin sonuçları
gerek özel sektör gerekse kamu hizmeti açısından verimli olmasına
karşın uzun dönemde tıkanıklılık yaratmasından dolayı
1940’lı yıllarda Davrnışçı Ekolün (insan ilişkileri okulun)un ortaya
attığı davranış değerlendirmesi ve çalışanın üretime katılması
görüşü ağırlık kazanmıştır.
Devlet yönetiminde kamu hizmeti götürenler iktidara bağlı çalışan konumundayken
devlet memuru (kamu görevlisi) konumunu almış böylelikle memuriyet mesleki bir
nitelik kazanmıştır.
Davranışçı Ekolün yönetim sınıflandırmasındaki eksiklerin ortaya
çıkışıyla birlikte özel sektörde ve dolayısıyla kamu sektöründe
yeni arayışlar ve çözüm yolları ortaya çıkmıştır. 1960’ların
başında insan ilişkileri okulunun çalışan öğesini “iç müşteri”
kavramıyla tanımlayan ve hizmeti alanları “dış müşteri” olarak
değerlendiren Toplam Kalite Yönetimi, geride bıraktığımız 50
yıla yakın sürede gelişim göstererek müşteriye odaklı bir yönetim
anlayışını gerçekleştirmiştir.
Hizmetin çalışanlar ve hizmeti alanlar tarafından denetlendiği,
ayrıca üretim sürecinin yanı sıra yönetim sürecine katılımında
sağlandığı Toplam Kalite Yönetiminde (TKY) hizmetin
zamanında ve verimli olarak tamamlanması esas alınmaktadır.
Bu nedenle yönetimin örgütlenmesi de bu felsefeye göre
şekillenmektedir.
Personelin, hizmet üretiminde etkisiz kalmaktan ziyade katılımcı
konumuna gelmesiyle birlikte, çalışanların fikir üretimi ve
üretim sürecine katılımı ile hizmette kalite artacaktır. Toplam
Kalite Yönetimini diğer yönetim anlayışlarından ayıran önemli
özelliklerden biri de hizmetin sunumunun yanısıra çalışana ve
yönetime getirdiği kazanımlardır. Bunların başında “katılımcı
yönetim” anlayışının hayata geçirilmesi gelmektedir.
Kamu yönetimi alanında vergi hizmetlerini yerine getiren Gelir
İdaresi personelimizin, hizmet sunumunu yerine getirirken
yetenek ve becerilerini katmalarıyla birlikte, verimli ve kaliteli
hizmetin sunumu gerçekleşecektir.
Çağdaş Kalite Kontrol ya da şimdiki adıyla istatistiksel kalite
kontrol 1930’larda Belle Telefon şirketinde çalışan istatistikçi
W.A. Shewhart’ın kontrol çizelgelerinin endüstriyel kullanıma
girmesiyle başladı. Bu dönemde adı geçen şirkette bölümler
arası koordinasyon eksikliği ve ürünlerdeki kusurlar nedeniyle
oluşan sorunları gidermek amacıyla kalite kontrolünü yapmak
üzere, Muayene Mühendisliği bölümü kuruldu.
20 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İkinci Dünya Savaşı esnasında eldeki üretim sistemlerinin yeniden
düzenlenmesi, savaş öncesi ve savaş zamanının ivedi gereksinimlerine
yetmemesi nedeniyle, kontrol çizelgeleri ABD’de
birçok sektörde kullanılmaya başlandı. Kalite kontrolü sayesinde
ABD, askeri malzemeleri ucuza ve bol miktarda üretebiliyordu.
Bu dönemin en önemli özelliği kalite kontrol konusundaki,
çalışmaların artması ve kalite konusundaki bilgilerin toplumla
paylaşılmaya başlanmış olmasıdır. Ancak savaş bitince kalite
kontrolüne olan ilgi azalmaya başladı. Kuruluşların çoğu, kalite
kontrolünü sadece savaş sırasında gerekli olarak algıladıkları
için, bu konuda yapılacak çalışmaları gereksiz bulmaya
başlamışlardı.
Kalite kontrolü konusunda istatistikçi Shewhart tarafından
başlatılan çalışmaları, Edwards Deming ve Joseph Juran’ın çalışmaları
izledi. Bugün dünya literatürü incelendiğinde Toplam
Kalite Yönetimi’nin fikir babaları olarak bu kişilerin yer aldığı
görülmektedir.
ABD’nde savaş yıllarındaki üretim, kısmen teknolojik gelişmeleri
de hızlandıran istatistiksel kalite kontrolün kullanıma girmesinin
etkisiyle, hacim, nitelik ve ekonomik yönden etkilenmiştir.
1950’li yıllarda TKY’nin fikir babalarından olan Deming ve
Juran, Japonya’nın önde gelen iş adamlarına konferans vermek
üzere Japonya’ya davet edilmiştir. İş adamlarının amacı,
savaş sonrası Japonya’yı yeniden imar etmek, dış pazarlara
girmek ve düşük kaliteli ürünlerin iyileştirilmesi için yöntemler
geliştirebilmekti.
Deming, Japonları, kendi geliştirdikleri yöntemleri uygulamaları
durumunda dünyada kalite devrimi yapabileceklerine
inandırmıştır.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 21
TKY’nin fikir babalarından olan Deming, 1950’li yıllarda bu
konferansları pek çok ülkede vermiştir. Bu ülkelerin arasında
Türkiye de bulunmaktaydı. Türkiye’deki konferansa
davet edilen bir kişiye konferansı nasıl değerlendirdiği sorulduğunda;
“İki metre boyunda uzun bir adamdı. Alaburus
kesilmiş saçları vardı. İlginç şeyler söyledi...” diye yorumda
bulunmuştur.
Japonlar ise aynı konuşmayı dinledikten sonra “Önemli şeyler
söylüyor, biz bunları uygulayacağız” demişler ve savaş
sonrasında çökmüş olan Japon Endüstrisinin kalkınmasında
bu yöntemi kullanmışlardır.
DEMİNG’in Japonya’daki konferanslarda sarfettiği şu cümleler
oldukça anlamlıdır:
“Eğer beni dinlerseniz beş yıl içinde dünyayı yakalayabilirsiniz,
dinlemeye devam ederseniz dünya sizi yakalamaya
uğraşır.”
22 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
O tarihlerde ülkemizin böyle bir fırsatı değerlendirme olanağını
bulamamış olmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü Japonya
dışında o dönemde hiç bir ülkede Juran’ın ya da Deming’in
konferansları değerlendirilememiştir.
Son yirmi yıl içinde başta Japonya ve onu takiben Güney Kore
ve Tayvan yüksek rekabet gücüne sahip ülkeler olarak ortaya
çıkmışlardır. Özellikle Japon’ların bu başarısının sırlarını açıklayan
binlerce kitap yazılmıştır. Yazılanların önemli bir bölümünde,
bu başarının arkasında korumacılığın, makro ekonomik politikaların,
Japonların özelliklerinin, sosyal ve kültürel değerlerinin,
hatta alfabelerinin, ömür boyu istihdam uygulamalarının,
eğitim düzeylerinin, çalışkanlıklarının vb. nedenlerin bulunduğu
öne sürülmüştür.
Gerek Deming gerekse Juran, geçmişte kalitesiz, dayanıksız
olan Japon ürünlerinin nasıl kaliteli ve tüm dünyada aranan
ürünler haline geleceğine ilişkin yol gösterici olmuşlardır. Yönetim
sistemini ve üretim sistemini “kalite” odaklı hale getirmenin
beraberinde çalışan, müşteri ve şirket ortakları açısından memnuniyeti
sağladığı gerçeğini Japonlara TKY ile öğretmişlerdir.
Oysa, bu ilerlemenin Japonların öteden beri sahip oldukları özelliklerden
değil batıdan öğrendikleri bir takım yaklaşımlarla yepyeni
ve klasik yönetim modelini hemen hemen tümüyle reddeden
bir yönetim modeli geliştirmiş olmalarında görülmektedir.
Nazmi KARYAĞDI, “Toplam Kalite Yönetimi ve Türk Vergi İdaresi” Ankara Sanayi Odası
Yayını, 2001, Yayın No: 51, s. 59-60
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 23
B- MÜKELLEF HİZMETLERİ AÇISINDAN
TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ
Kamu kurumları, günlük hayatımızda hizmet aldığımız organizasyonların
başında gelmektedir. Kamu kurumları tarafından
üretilen mal ve hizmetlerden (sağlık, güvenlik, eğitim, savunma,
yerel hizmetler, sosyal güvenlik hizmetleri vb.) hepimiz her
gün yararlanmaktayız. Devlet tarafından verilen tüm bu hizmetler
hakkında toplumun beklentileri, sosyo-ekonomik düzeyin
gelişmesine paralel olarak artış göstermektedir. Bu artışa
bağlı olarak Devletimiz de faaliyetlerini toplumun beklentilerine
göre yeniden dizayn etmek üzere çağdaş yönetim tekniklerinin
arayışı içerisindedir. Bu arayışların ve çabaların temel hedefi;
vatandaşlara etkin, verimli ve kaliteli bir hizmet sunmak olduğu
gibi onların beklentilerini karşılamak hatta beklentilerinin ötesine
geçmektir
Kamu kurumlarının verimli ve etkin işleyişini sağlama çabalarının
başında ise, “kaliteli yönetimin” kamu kurum ve kurumlarında
yaygınlaştırılması ve kurumsallaştırılması gelmektedir .
Kamu örgütlerinde “kaliteli yönetim” çabaları, özel sektör kuruluşlarında
başarıyla uygulanan Toplam Kalite Yönetiminin diğer
ülkelerde olduğu gibi ülkemizin kamu yönetiminde de ön plana
çıkmasına neden olmaktadır.
Özel kuruluşlar, gelişen ve artan müşteri ihtiyaçları ve beklentilerine
en iyi şekilde cevap verecek yönetim tarzları aramışlar
ve sonuçta kaliteli hizmet verme yöntemleri içinde en çok
Toplam Kalite Yönetimi yaklaşımını benimsemişlerdir. Toplam
Kalite Yönetimi; bir kuruluştaki tüm faaliyetlerin sürekli olarak
iyileştirilmesi ve organizasyondaki tüm çalışanların kesin aktif
katılımıyla çalışanlar, müşteriler ve toplum memnun edilerek
kârlılığa ulaşılması olarak ifade edilmektedir .
Ömer PEKER, 1996; Behara ve Gundersen, 2001:584; Saran, 2001
Nazmi KARYAĞDI, a.g.e., s. 55
24 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Toplam kalite, çalışanların katılımı ve müşteri merkezli bir
modelle, süreçlerin iyileştirilmesi, organizasyondaki değişik
grupların kalite geliştirme, kaliteyi koruma ve kalite iyileştirme
çabalarını müşteri tatminini de göz önünde tutarak üretim ve
hizmeti en ekonomik düzeyde gerçekleştirebilmek için birleştiren
etkili bir sistemdir.
Klasik yönetim anlayışında astlar, amirlerinden aldıkları talimatlara
göre tepeden aşağıya doğru inen bir hiyerarşi çerçevesinde
hareket ederler. Bunun doğal sonucu olarak kurum,
yanlızca üst yönetimin görüş ve düşünceleri doğrultusunda
hareket etmektedir.
Toplam Kalite Yönetimi’nin amacı müşteri tatmininin sağlanması
olduğu için organizasyonun tüm birimleri, müşteri
talepleri doğrultusunda yönlendirilmektedir. Kaliteli hizmeti
gerçekleştirmek ise, temelde çalışanların tümü ile yönetimin
sorumluluğundadır. Temel hedefin, “müşterilere kaliteli hizmet
vermek” olduğu yönetim tarafından çalışanlarına içtenlikle
benimsetilmelidir. Bu doğrultuda yönlendirilen bir kuruluşta
yönetim piramidi de tersine dönmektedir.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 25
Esas itibariyle kaliteli hizmet konusu herkesin sorumluluğunda
olan bir konu olmasına rağmen, vatandaşın gözünde kaliteyi
belirleyen, en önemli unsur onlarla doğrudan temasta bulunarak
hizmet sunan çalışanlar, bir başka ifadeyle bu kitabın hitap
ettiği siz Gelir İdaresi çalışanlarımızsınız.
Toplam Kalite Yönetiminde klasik sistemden farklı olarak,
müşteri (vatandaş, mükellef) ihtiyaçlarını karşılayan hatta bu
beklentilerin ötesine geçen ürün ve hizmetler sağlayabilecek
entegre bir sistem oluşturulmaya çalışılır. Gelir İdaresi Başkanlığı
bünyesinde oluşturulan ve temel görevlerinden biri
etkin mükellef hizmetleri sunulması ve gönüllü uyumun artırılması
olan Mükellef Hizmetleri Daire Başkanlığı, kendisine
verilen görevleri yerine getirirken bu yeni anlayış çerçevesinde
hareket etmek ve bu anlayışın en uçtaki vergi dairesinden başkanlığa
kadar tüm örgüte yayılmasına çalışmaktadır. Müşteri
hizmetlerinin Gelir İdaresi Başkanlığı’na bir yansıması olan mükellef
hizmetleri kavramı, Toplam Kalite Yönetimi anlayışının
bir uzantısı olan müşteri odaklılık esasına göre kurumumuzda
şekillenmektedir.
Mükellef grupları ve sektörler ile bunların hizmet ihtiyaçları da
dikkate alınmak suretiyle Toplam Kalite Yönetimi doğrultusunda
etkin mükellef hizmetlerini gerçekleştirme temel hedefimiz
olmalıdır. Bu ihtiyaçlar dikkate alınmadığı takdirde “mükellef
odaklılık” kağıt üstünde kalacaktır. Mükellef odaklı çalışmanın
bir diğer bir yararı da gelir idaresi çalışanlarına sağladığı faydadır.
Kaliteli mükellef hizmetlerinin sunulması, mükellef sorunlarını
çözmede yahut şikayetlerini dinlemede mükelleflerle
birebir karşı karşıya kalan çalışanlar açısından kuşkusuz ki iş
yükünü azaltacaktır. Mükellef açısından azalan işyükü, kısalan
iş tamamlama süreleri çalışanlarada doğal olarak aynı şekilde
yansıyacaktır.
26 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Bizler Gelir İdaresi çalışanları olarak Devlet tarafından sunulan
yüzlerce kamu hizmetinden birisi olan “vergicilik hizmetlerini”
sunmaktayız. Vergicilik hizmetinde hizmeti sunan konumundayken,
vatandaş olarak geride kalan yüzlerce kamu hizmetini
de talep eden durumundayız. Hizmet sunmadaki temel ilkemiz;
diğer kamu kurumlarından hizmet alırken beklediğimiz
arzu ettiğimiz kaliteyi, sunmuş olduğumuz vergicilik hizmetinde
de bizim gösterebilmemiz olmalıdır.
Bir başka bakış açısıyla hizmet sunan ile hizmetten yararlanan
tarafların “Devlet-Vatandaş” olarak görmek yerine yeni
bir felsefeyle, “Vatandaş-Vatandaş” olarak algılamak daha
doğru olacaktır. Böylelikle kendimizi karşımızdaki kişinin yerine
koymamız daha kolay olacak ve “kendimize nasıl davranılmasını
istiyorsak” biz de başkalarına aynı şekilde davranmış
olacağız.
Günlük yaşantımızda satın almış olduğumuz mal veya hizmetten
memnun kalmadığımızda o ürünü yenisiyle değiştiririz ya
da o firma ya da kişiden bir daha mal ya da hizmet satın almayız.
Ancak, kamu kurumlarınca sunulan hizmetlerdeki memnuniyetsizlik
halinde vatandaşların böyle bir seçme özgürlüğü bulunmamaktadır.
Her vatandaşımızın, her mükellefimizin “Birinci
sınıf” hizmete layık olduğu düşüncesinden hareketle hizmet kalitesini
artırmaktan başka bir seçeneğimiz bulunmamaktadır.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 27
C- İŞ YAŞANTIMIZDA YER ALMASI GEREKEN
TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ İLKELERİ
1. Müşteri Odaklılık:
İşletmelerin
başarısı büyük
ölçüde müşteri
ihtiyaçlarının
anlaşılmasına ve
karşılanmasına bağlıdır
(iç müşteri - dış müşteri).
Müşteri isteklerinin tatminini, temel örgüt felsefesi haline dönüştüren
kuruluşlar, müşterilerini koşulsuz mutlu etmeyi “olmazsa olmaz”
bir ilke olarak algılayan bir örgüt kültürü oluştururlar.
TKY’nde örgüt felsefesini şu iki cümleyle ifade etmek mümkündür:
“Bizim paramızı patron değil, müşteri öder.”
Bunu kamuya uyguladığımızda;
“Bizim paramızı devlet, belediye başkanı değil, halk öder.
Ya da bir başka ifadeyle Devletin tüm giderlerini halk öder.”
Müşteri, bir kurumun ürettiği mal veya hizmetlerden haberi olan,
bunları satın alma olasılığı bulunan (potansiyel müşteri) ve satın
almış olan herkestir. Müşteri, şirket içinde veya dışında, herhangi
bir malın, hizmetin, bilginin, bir ihtiyacı karşılamak üzere devredildiği
ve memnun etmekle yükümlü olunan bölüm veya kuruluştur.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere TKY’nde müşteriler iç müşteriler
ve dış müşteriler olarak ikiye ayrılmaktadır.
Kuruluş içinde çalışan her kişi, başka kişi veya bölüm için bir mal
veya hizmet üretmektedir. Her eleman (işçi-memur), kendi ürettiği
28 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
mal veya hizmeti kullanan başka bir elemanın müşterisi olduğu
düşüncesini benimsemelidir. Bu tip bir düşünce tarzıyla kurulacak
ilişki zinciri sonucunda dış müşteriye (son kullanıcı-firmanın müşterisi)
ulaşacak ürün ve hizmetin kalitesi çok yüksek olacaktır.
Kamu yönetiminde TKY’nin uygulanması açısından iç müşteri olarak
tanımlayacağımız kamu personelinin, sağlıklı, temiz ve düzenli
koşullarda çalışmaları, yaptıkları işten tatmin olmaları, eğitim ve
kendini geliştirme imkanlarıyla işlerinde belirleyici olmaları yani işlerinde
inisiyatif sahibi/lider olmalarını sağlamak, önemle üzerinde
durulması gereken bir başka konudur.
Dış müşteri ise, kuruluşun ürettiği mal ve hizmetleri satın alan,
kullanan veya tüketen kişidir.
Bu bağlamda müşteri tatmini, müşterinin bir mal veya hizmetten
beklediği faydaya, müşterinin katlanmaktan kurtulduğu külfete,
mal ya da hizmetten beklediği performansa, sosyo-kültürel değerlerinin
(kendi ve aile kültürüne, sosyal statüsüne, kendi zevk ve
alışkanlıklarına, yaşam tarzına, ön yargılarına) uygunluğuna bağlı
bir fonksiyondur.
Müşteri memnuniyeti ya da müşteri tatmini, en genel anlamda
bulduklarımız ve beklentilerimiz arasındaki farkın sıfır ya da
beklenti yönünde artı olmasıdır.
Müşteri görüşlerini en iyi yansıtan olgulardan biri şikayetlerdir.
Müşteriler genellikle karşılaştıkları problemleri ilgili kuruluşlara bildirmekten
çok diğer müşterilere aktarmaktadırlar.
Bir özel şirkette yapılan araştırmada; aldığı ürün veya hizmetten
memnun olmayan her 100 müşteriden sadece
4’ünün şikayetlerini
üretici firmaya ilettiği, buna karşın memnun olmayan
müşterilerin her birinin bu memnuniyetsizliğini yakın çevresindeki
10 kişiye anlattığı görülmüştür. Aldığı ürün veya hizmetten
memnun kalmayan 10 müşteriden sadece 1 tanesi tekrar aynı
ürünü ya da hizmeti denemekte ve yeni bir müşteri kazanmak,
mevcut müşteriyi tutmaktan daha pahalıya mal olmaktadır.
Maliye Bakanlığı, Maliye Yüksek Eğitim Merkezi Başkanlığı, Toplam Kalite Yönetimi,
Ankara, 2004
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 29
Müşteri Şikâyetleri
% 100 % 96 % 4
0
20
40
60
80
100
Bildirilen şikâyetler
Bildirilmeyen şikâyetler
Bilinen şikâyetler
2. Sürekli İyileştirme ve Geliştirme:
Henhangi bir kurumda işletme hedeflerine ulaşmak amacıyla, her
düzeydeki fonksiyonların sürekli iyileştirilmesi düşüncesi egemen
olmalıdır.
PLANLA
UYGULA
KONTROL ET
ÖNLEM
Sürekli gelişme (P-D-C-A) (Plan-Do-Check-Act) “PUKO döngüsü olarak
adlandırılan PLANLA - UYGULA - KONTROL ET - ÖNLEM AL”
çevirimini ilk ortaya atan Dr. W. A. SHEWHART’tır.
30 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Bu çevrimi 1950 yılında Dr. E. DEMİNG Japonlara aktarmıştır.
Sürekli gelişme kavramı Japonya’da o denli yerleşmiştir ki, hemen
her faaliyet için KAIZEN (sürekli geliştirme) felsefesi hakim
olmuştur. Son yıllarda Japonlar kendi yönetim modellerine Kaizen
yönetimi adını vermeye başlamışlardır.
PUKO döngüsünde her gelişme çevrimi tamamlandığında bir
yenisi başlatılır. Böylelikle her birim ve her eleman kendi işinde
sürekli olarak gelişme amacını güder.
Gerçekten de “kalite” bir amaç değil sonuçtur. Sadece rekabet
gücünü sağlamaya olanak veren bir araçtır. Çok yüksek
bir kalite düzeyine çıkmak dahi yeterli değildir, sürekli olarak
rakiplerden ilerde olmak gerekir. Bunu sağlayan yöntem ise
sürekli gelişmedir.
Sürekli gelişme, bitmek bilmeyen bir yarıştır. Yeterliliğin kabul
edilip benimsendiği yerde iyileşme durur. Kurumların yapması
gereken, en tepeden en alt kademeye kadar tüm çalışanları
sürekli geliştirme faaliyetine yönlendirmek olmalıdır.
Vergi dairesi çalışanları olarak mükelleflere sunduğumuz hizmetlerde
ve vergi dairesinin iç işlemlerinde sürekli iyileştirmeyi
ve geliştirmeyi hedef almak zorundayız. Sürekli olarak geliştirilemeyen
her hizmet, günümüzde yerinde sayma değil geriye
gitme anlamına gelmektedir.
3. Toplumsal Sorumluluk:
TKY’nin uygulayan kuruluşlar; topluma ve müşterilerine karşı
sorumluluk sahibi olarak, şeffaf ve hesap verilebilir şekilde,
yüksek düzeyde bir etik yaklaşım benimserler. Bugün ve yarın
için sosyal sorumluluğa önem vererek bu yönde çaba sarf
ederler.
Selçuk AYTİMUR, Daha İyi Bir Kalite Sistemi İçin Kuruluş İçi Kalite Sistem Denetimi,
KalDer Yayınları 6, Ocak 1995
KARYAĞDI, a.g.e., s. 66
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 31
Kuruluşun sosyal sorumluluğu, değerleriyle ifade edilir ve kuruluşla
bütünleşir. Açık katılımla kamuoyunun beklentileri karşılanır.
Müşterileri, çalışanları, işbirlikleri ve toplumun mevcut ve
gelecekteki gereksinim ve beklentileri belirlenerek değerlendirilir
ve önceden tahmin edilir. Toplumla karşılıklı yarar sağlayacak
projelerde çalışma fırsatlarını araştırarak ve teşvik ederek
topluma esin kaynağı oldukları gibi, onların güvenlerini de yüksek
düzeyde kazanırlar.
32 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BÖLÜM II
MÜKELLEF HİZMETLERİNDE KALİTE KAVRAMI
A- KALİTELİ HİZMET
Kalite, bir ürün veya hizmetin önceden tespit edilen veya
gelecekte doğabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine dayanan
özelliklerinin toplamıdır. Kaliteyi sağlayacak bileşenlerin
en önemli kriterlerinden biri müşteri odaklılıktır. Hatta kalite
tanımlarından biri, “üretilen ürün ya da hizmetin müşteri
ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilmesi”dir.
Kaliteli hizmetin eksiksiz olma, hızlı, doğru ve zamanında yapılma
gibi birçok özelliği bulunmaktadır. Ancak bu özelliklerin
yanısıra hizmetlerin güler yüzle sunulması gerekmektedir. Bir
mükellefe nazik bir tutum sergilemediğimiz takdirde kaliteli
hizmet tam anlamıyla yapılmış sayılmaz. Mükellef ilişkilerinde
kaliteli hizmetin bir gereği olarak profesyonel tutum (nezaket
ve sağlıklı ilişkiler), sergilenmesi gerekir.Bu konuya kitabımızın
ilerleyen bölümlerinde değineceğiz.
Eskiden beri söylenegelen “kaliteli pahalıdır” sözü günümüzde
işletmelerin “ucuz ve kaliteli” ürünler üretmesi sonucunda geçerliliğini
yitirmiş bulunmaktadır. Buna paralel olarak önceleri
bedelsiz elde edilen kamu hizmetleri kaliteli sunulamaz şeklindeki
inanç da artık gündemden düşmeye başlamıştır. Toplam
Kalite Yönetiminin kamuda uygulanabilirliği söz konusu olduğundan
beri artık “kaliteli” sıfatı kamu hizmetleri için de aranan
bir nitelik haline gelmiştir. Diğer bir deyişle toplumun refahı
için “kalite” önemli ve vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Önceleri sadece özel işletmeler için geçerli olan kalite olgusu,
günümüzde kamu hizmetlerinde de aranan bir olgu haline
gelmiştir. Kamu yönetiminde kaliteli hizmet anlayışının odağında
“önce insan” olgusu vardır. Özel işletmelerde geçerli olan
müşteri kavramı, kamu yönetiminde de dikkate alınmaya başlanmıştır.
Bu anlamda müşterinin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda,
istenilen yer ve zamanda hizmetin sunumu temel hedef
olmuştur.
Gelir İdaresi Başkanlığı açısından konuyu değerlendirecek olursak;
kaliteli hizmet ile mükelleflerimizin daha fazla bilinçlenmesi
sağlanacak, ödevlerini gönüllü yerine getirmeleri teşvik edilecek
ve bu durum vergi gelirlerinin artmasına kamu hizmetlerinin
sağlam ve yeterli kaynaklarla finanse edilmesini temin edecektir.
Bu bakımdan rahatlıkla söyleyebiliriz ki; kaliteli hizmet
sunmak Gelir İdaresi Başkanlığı personelinin öncelikle topluma
karşı sorumluluğudur.
34 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Sunulacak hizmetlerde kaliteyi tespit etmek için bazı unsurları
aramak gerekmektedir.
Bu unsurlar şunlardır:
• Güvenilirlik: Hizmetin bir kerede ve doğru yapılmasıdır. Tek
seferde ve doğru biçimde görevimizi tamamlamak ilk amacımız
olmalıdır. Bu, kurumumuzun güvenilir imajının devam
etmesini sağlayacaktır. Aksi takdirde kurumumuzun hizmeti
aksattığı ya da tam anlamıyla yerine getiremediği düşüncesi,
mükelleflerimizin vergiye gönüllü uyumunu olumsuz yönde
etkilenecektir.
• Heveslilik: Personelin hizmet vermeye her zaman hazır ve
istekli olmasıdır. Hazır ve istekli olmayan personel tarafından
hizmet zamanında ve doğru olarak verilemeyeceğinden hizmet
verimli olmayacaktır. Kısaca belirtmek gerekirse hizmetin
zamanında bitirilmesi kaliteli hizmetin gereğidir.
• Yetenek: Personelin gerekli mesleki bilgi ve yeteneğe sahip
olmasıdır. Vergi dairesi çalışanı, vergi mevzuatı ve mükellef
hizmetleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı takdirde
mükellefin sorularını yeterince yanıtlayamayacak ve bunun
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 35
sonucu problemi çözemeyecek kaliteli hizmet sunulamayacaktır.
Bu nedenle personelimizin sahip olduğu yeteneklerin,
hizmet sunumunda değerlendermesi ve bunu açığa çıkarılması
gerekmektedir.
• Ulaşılabilirlik: Mükellefin hizmetten kısa zamanda ve düşük
bir maliyetle yararlanabilmesini ifade eder. Mükelleflerin vergi
dairelerine kolayca ulaşmasının yanısıra; gelişen teknolojiden
yararlanarak vergiyle ilgili kaynaklara internetle, telefonla ve
faksla ulaşıp vergi dairesine gelmeden gerekli bilgilere ulaşması
yada işlemini yapabilmesidir.
• Nezaket: Personelin, mükelleflere karşı kibar ve saygılı olmasıdır.
Mükelleflerle ilişkilerde nezaket kurallarına uygun
davranılması kaliteli hizmetin gereğidir.
36 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
• İletişim: Mükelleflere vergi hizmeti hakkında, onun anlayabileceği
düzeyde bilgi verilmesidir. Yapılan hizmetin, verilen
bilginin mükellef tarafından, anlaşılabilir açıklıkta olması ve
personelin bunu mükellefe sağlayacak tutum ve davrnışlar
içersinde olmasıdır.
• İnanılırlık: Personelin hizmet verirken mükellefe samimi bir
tavırla yaklaşıp kurumun yarattığı imaj ve kendisinin kişisel
beceri ve yetenekleri ile kuruma olan inancı güçlendirmesidir.
Kurum imajı ve personelin kişisel özellikleri inanılırlığı
artıran faktörler olması nedeniyle personelimizin bu yönünü
geliştirmesi gerekmektedir.
• Güvenlik: Verilen hizmetin tehlike, risk ve şüpheden uzak
olmasıdır. Bu durum gizliliği de kapsamaktadır. Vergi mahremiyeti
mükellef bilgilerinin gizli olmasını ve üçüncü kişilerin
menfaatine kullanılmamasını öngörür. Vergi hizmetini yerine
getirirken mükellefin temel haklarından olan vergi mahremiyetini
tüm Gelir İdaresi çalışanları gözetmek zorundadır.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 37
• Mükellefi Anlama/Tanıma: Mükellefe özel ilgi gösterilmesi,
ismi ile çağırılması, mükellef açısından onur verici bir davranış
ve kabul görme onayıdır. Bu sayede daha iyi iletişim kurulması
sağlanacaktır. Ayrıca mükellefe yönelik “Sizin için ne yapabilirim?”
gibi olumlu sorular mükellefi anlamayı ve beklentisini öğrenmeyi
kolaylaştıracaktır.
• Hizmet Ortamı: Hizmetin verildiği ortamın fiziksel özellikleri,
personelin dış görünüşü, kullanılan araç ve gereçler ve bunların
teknolojik gelişmelere uygunluğu da hizmet kalitesini etkilemekte
ve mükelleflerin karşı olumlu düşünceleri ve inancı
artmaktadır.
Özetle; tüm bu unsurların tamamının var olduğu bir hizmeti
“kaliteli hizmet” olarak tanımlamak mümkündür. Sunduğumuz
hizmette kaliteyi artırmak için günlük yaşantımızda her bir
unsurun iyileştirilmesi konusunda çaba göstermemiz gerektiği
açıktır. Özetle kaliteli hizmet birden fazla unsurdan oluşan bir
bütündür. Bütünsel bir yaklaşımı ve herkesin çabasını gerektiren
bir olgudur.
38 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
B- MÜKELLEF HİZMETLERİ KAVRAMI
Yönetim anlayışının değişmesiyle birlikte özellikle özel sektörde
ortaya çıkan yenilikler, üretim ve pazarlama süreçlerini de etkileyerek
müşteri odaklı bir tarzın doğmasına neden olmuştur.
Bu yenilik müşterinin üretim sürecinin merkezine yerleşmesini
ve karar birimlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.
Günümüz de modern devletler, devlet eliyle yürütülen faaliyetlerinde
özel sektörün başarı ile kullandığı yönetim model yada
tekniklerini kullanmakta ve başarılı sonuçlar almaktadırlar. Ülkemizde
özel sektörde uygulanan başarılı çalışmaların kamu yönetiminde
ve yerel yönetimlerde de uygulaması beklenmektedir.
Yeniden yapılanan Türk Gelir İdaresi’nde müşteri kavramını
gözden geçirecek olursak; bizim “müşterilerimiz” yani hizmet
sunduğumuz, karşılığında vergi talep ettiğimiz kesim ise vergi
mükelleflerimizdir.
Bunun yanısıra Yeminli Mali Müşavirler, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler, Serbest Muhasebeciler, SSK ve Bağ-Kur gibi
sosyal güvenlik kurumları, adli merciler, icra daireleri, Emniyet
Teşkilatı, Sanayi ve Ticaret Odaları, sivil toplum örgütleri ve
birçok kamu kurumu bizden hizmet talep eden müşterilerimiz
konumundadırlar.
Daha kaliteli hizmet sunmak amacıyla yeniden yapılanmış
olan Türk Gelir İdaresi, mükelleflerini artık müşteri gibi algılamak
zorundadır. Müşteri ilişkileri kavramının Gelir İdaresi
Başkanlığı’ndaki yansıması “mükellef hizmetleri” dir.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken, müşteri ile mükellef
arasındaki bir takım farklılıkların bulunmasıdır.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 39
Müşteri; aldığı mal ve hizmeti beğenmediği takdirde tekrar
aynı yerden mal ve hizmetin alışverişini kesecek ve alternatif
yerlere yönelecektir. Diğer bir deyişle müşterinin seçme özgürlüğü
bulunmaktadır. Çünkü günümüz rekabet koşullarında
aynı sektörde aynı mal veya hizmeti üreten birçok firma bulunmaktadır.
Müşterinin herhangi bir mal veya hizmeti satın
alıp almama, satın alacağı yeri ve zamanı seçme konusunda
bir takım özgürlükleri vardır. Ayrıca bu durum mal ve hizmet
üreticileri için de geçerlidir. Oysa ki mükellefler için böyle bir
durum söz konusu değildir. Çünkü ülkemizde vergi toplama
görevi, kanunlarla Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı’na
verilmiştir.
Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesine göre mükellef, vergi
kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek
veya tüzel kişidir. Mükelleflerimiz açısından vergi yükümlülüklerini
yerine getirme ve vergi hizmetlerini alma konusunda Gelir
İdaresi Başkanlığımız dışında başka bir seçenek bulunmamaktadır.
Bu durum her iki taraf için de kanunlarda belirtilen bir
zorunluluktur. Örneğin mükelleflerimizin bağlı bulundukları vergi
dairesi kanunla belirtilmiş olup ayrıca vergi ödevlerinin bir
çoğunu belli zaman dilimlerinde yerine getirmek zorundadırlar.
Böyle olunca mükelleflerimizin ve çalışanlarımızın yüksek kalitede
hizmete layık olduğu inancındayız. Bu anlayışa göre bankonun
bu tarafında çalışan personel ile diğer tarafdaki mükellef
arasında hiçbir farklılık yoktur. Personelimiz mükellefe hizmet
sunan kamu görevlisi olmasının yanı sıra kendiside bir vatandaştır
ve aslında kaliteli hizmet ürettiği kişi de kendisidir. Diğer
taraftan hizmet talep eden mükelleflere en iyi hizmeti sunmak
yasal bir görevimizdir aynı zamanda.
40 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
C- GÖNÜLLÜ UYUM
Yasal zorunlulukla ortaya çıkan mükellef vergi dairesi ilişkisi, artık
devletin tek taraflı olarak yatırım ve rolleri belirlendiği ilişki olmaktan
çıkmış; mükelleflerin beklenti ve ihtiyaçlarının da dikkate
alındığı bir ilişkiye dönüşmüştür. Çağdaş devlet anlayışında ortaya
çıkan bu gelişmeler sonucunda, mükelleflerin gönüllü uyumunun
sağlanması, hizmet kalitesinin geliştirilmesi ve mükellef
beklentilerinin tespiti, gelir idarelerinin görev sorumluluğu haline
gelmiştir.
“Niçin Kaliteli Mükellef Hizmeti Sunmalıyız?” sorusu; “Toplam
Kalite Yönetimi anlayışının gerektirdiği şekilde, mükellefler ile
Gelir İdaresi arasında düzenli ve istikrarlı bir güven ortamı inşa
edebilmektir” şeklinde cevaplanacaktır. “Gönüllü Uyumun” oluşturulması
ve yaygınlaştırılması bu güven ortamının sağlanmasına
bağlıdır. Etkin bir şekilde oluşturulacak mükellef hizmetleri
sayesinde, mükelleflerin gelişerek değişen ihtiyaçları tespit edilebilecek
ve en hızlı şekilde yerine getirilerek sorunlarına çözümler
üretilebilecektir.
Günümüzde tüm gelir idareleri için önem arzeden gönüllü uyum;
mükelleflerin, gelirlerini beyan edip vergilerini eksiksiz ve zamanında
ödemeleri, başka bir deyişle vergi ile ilgili görevlerini gönüllü,
severek ve isteyerek yerine getirmeleri şeklinde açıklanabilir.
Gönüllü uyum, vergi bilinci kavramı ile yakından ilişkilidir. Gönüllü
uyumu sağlamak üzere; mükelleflerin vergi borçlarını hesaplamada;
beyannamelerini doğru, eksiksiz ve zamanında verme
gereklerini sağlamada ve ödemelerini yapmada Gelir İdaresinin
üzerine düşen oldukça önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır.
Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumlarının artırılmasında onlara
müşteri mantığı ile yaklaşılması gerekmektedir. Dikkat edilmesi
gereken nokta, mükelleflerin seçme özgürlüğünün olmadığı fakat
kaliteli hizmet alamadıkları takdirde bir şekilde vergi idaresiyle
olan ilişkilerini askıya alabilecekleri ve sorumluluklarını yerine
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 41
getirmede daha az duyarlı davranabilecekleridir. Örneğin yeterli
düzeyde hizmet alamayan ve nezaket kurallarına dayalı iletişimin
olmadığı bir vergi dairesine mükellef daha az uğrayacak; iyi hazırlanmamış
internet sitesini kullanmayacak, vergiden kaçınma
yollarını arayacak ya da vergi kaçırmaya teşebbüs edecektir.
Vergi Dairesinden ve vergi ile ilgili işlemlerden, bilgi alma yollarından
kaçınan bir mükellefte vergi bilinci oluşmayacak ve vergi
ile ilgili ödevlerini yerine getirmeyecektir. Elbette ki vergiye gönüllü
uyumu az olan mükellef gruplarının sayısı çok olan ülkelerde
vergi gelirleri yeterince toplanamayacaktır. Mükelleflerin gönüllü
uyumunun artması neticesinde, İdarenin kazanacağı zaman ve
işgücü ile, uyum göstermeyen diğer mükelleflere yoğunlaşması
sağlanacaktır.
Mükelleflerin bilgi ihtiyacının karşılanması, bilinçlendirilmeleri vergiye
gönüllü uyumda artış gösterecektir. Bu sayede vergi toplama
maliyeti azalacaktır. Ayrıca kaliteli sunulan mükellef hizmetleri
ile Gelir İdaresi; profesyonel, tarafsız ve dürüst kamu kuruluşu
olma niteliği kazanacaktır.
Profesyonellik, tarafsızlık ve dürüst hizmet kısa sürede ve kendiliğinden
gerçekleşebilecek bir olgu değildir. Bu niteliklere sahip
kurumun personelinin de aynı niteliklerde olması ve kurum
kimliğini benimsemesi şarttır. Kısacası yukarıda saydığımız niteliklere
kurumun, o kurumun üst düzey yöneticisinden en alt
personeline kadar sahiplenilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak gönüllü uyumun sağlanması için Gelir İdaresi Başkanlığı
merkez ve taşra teşkilatı tarafından kaliteli hizmet sunulması
gereklidir. Bu sayede mükelleflerimizin vergi konusunda
bilinçlenmeleri sağlanacaktır. Bilinçli mükellef vergi ile ilgili
ödevlerini yerine getirirken daha az problem yaşayacak ve vergi
gelirleri olumlu yönde etkilenecek, vergi idaresi ve çalışanlarına
da daha az sorun taşınacaktır.
42 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Gönüllü Uyumu Etkileyen Faktörler
Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumu elbette ki kendiliğinden oluşabilecek
bir durum değildir. Gönüllü uyumun sağlanmasında
en büyük görev Gelir İdaresine ve dolayısıyla onun çalışanlarına
düşmektedir. Bilimsel bir yaklaşımla gönüllü uyumu etkileyen
faktörler üzerinde gayret gösterilmesi durumunda uyumun
gerçekleşmeye başladığı görülecektir.
Mükelleflerin gönüllü uyumunu sağlamada İdarenin profesyonel,
tarafsız ve adil yaklaşımının yanı sıra diğer bir takım başka
faktörlerin de etkili olduğu tespit edilmiştir:
• Gelir Düzeyi ve Vergi Oranları: Mükelleflerin gönüllü uyumuna
etkisi konusunda yapılan birçok araştırma göstermiştir
ki gelir düzeyi ve vergi oranları artış gösterdikçe gönüllü
uyum azalmaktadır. Yüksek vergi oranı vergi sonrası geliri
azaltan bir unsur olduğu için vergi ödememe riski üstlenilebilir
bir seviyeye gelmektedir.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 43
• Sosyal ve Demografik Faktörler: Yaş, cinsiyet, medeni
hal, eğitim, meslek gibi faktörler de mükelleflerin gönüllü
uyumuna etki etmektedir. Örneğin, gençlerde yaşlı insanlara
oranla risk alma eğilimi daha yüksektir.
• Cezalar, Denetim Olasılığı ve Önceki Denetimler: Vergi
denetimleri, mükellefleri vergi mevzuatına uygun hareket
etmeye yönelten faktörlerdendir. Denetim gören yahut denetim
görme olasılığı içinde olan mükelleflerin kazancını doğru
beyan etmeme riskini göze alma olasılığı daha düşüktür.
Ayrıca cezaların caydırıcı özelliği de mükelleflerin gelirlerini
doğru beyana teşvik eden önemli bir başka unsurdur.
• Subjektif ve Objektif Ölçüler/Tedbirler: Vergi yönetimine
karşı olumsuz düşünce ve davranış içinde olan mükellefler
daha fazla vergi kaçırma eğilimi göstermektedirler. Mükellefler
vergi kaçırmanın haklı olduğu inancında iseler vergi kaçırmak
için, yok eğer tam tersi bir düşünceye sahip iseler
dürüst beyanda bulunmak için uğraşmaktadırlar.
• Mali Müşavirlerin/Vergi Danışmanlarının Etkisi: Ülkemizde
mükellefler mali müşavir, vergi danışmanı ve muhasebecilerden
özellikle bilgi akışı konusunda yararlanmaktadırlar
ve bilgi alma ihtiyacı duydukları konuların başında “mevzuattaki
değişiklikleri” gelmektedir . Uluslararası araştırmalara
göre mali müşavirlerin/vergi danışmanlarının gönüllü uyuma
etkisi noktasında iki görüş vardır. Birincisi, mali müşavirler
hata oranını azaltır ve ayrıca gönüllü uyumu düzenlerler. İkincisi
ise denetimin ahlaki ve fiziksel maliyetini düşürerek doğru
beyanda bulunmama eğilimine itebilirler.
Suadiye GÜLHAN, Cemal YÜKSELEN, “Mükelleflerin ve Muhasebecilerin Birbirlerinden
Beklentileri: Hatay İlinde Bir Araştırma”, Mali Çözüm, Yıl: 2, Sayı: 56, Temmuz, Ağustos,
Eylül 2001, İstanbul SMMMO Yayını, s. 15-26
Andreoni, Erard, Feinstein, 1998
44 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
• Ahlaki ve Sosyal Dinamikler: Mükelleflerin vergi yükünün
adil dağıldığına inanması gerekir. Aksi takdirde vergi kaçırmaya
eğilimli olmaları beklenir. Ayrıca toplanan vergilerin gerektiği
yerlere harcanmadığı inancıda mükelleflerin vergiye
gönüllü uyumunu etkilemektedir.
• Vergi Sisteminin Karmaşıklığı ve Vergi Affı: Karmaşık yapıya
sahip vergi sistemi ve sıklıkla çıkarılan vergi afları, gönüllü
uyumu olumsuz yönde etkileyen bir başka unsurdur.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 45
D- MÜKELLEF HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Maliye ile ilgili kitapların pek çoğunda vergi; “Devletin egemenlik
gücüne dayanarak, kamu giderlerini karşılamak amacıyla
yaptığı zor alımdır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Feodal devlet
düzeninden kalma bu tanım, klasik devlet anlayışının vatandaşa
bakış açısını yansıtmaktadır. Modern devletlerde bu tanımın
değişmesi gerektiği düşüncesindeyiz: “Vergi, devletin etkinliği
sağlanmış ve şeffaf kamu giderlerini sağlamada -ki bunlar adalet,
eğitim, sağlık, iç ve dış güvenlik ve altyapı harcamalarıdırekonomik
faaliyetleri en az etkileyerek adalet, eşitlik ve yasallık
ilkeleri çerçevesinde, toplumsal uzlaşmayı sağlamak koşuluyla
almış olduğu parasal değerlerdir.”10
Bu bakış açısının günümüzde gelişmiş ekonomilerde de model
olduğunu görmek mümkündür. Nitekim OECD üyesi ülkelerin
gelir idareleri tarafından yayınlanan mükellef hakları bildirgeleri
de bunun en somut örneğidir.
Büyük bir çoğunluğu, II. Dünya Savaşı sonunda yürürlüğe giren
vergi yasalarının, günümüzdeki düzenlemeler irdelendiğinde,
vergi mükelleflerinin yükümlülüklerinden oldukça geniş ölçüde
bahsedildiğini görmek mümkündür. Aslında bu pek de yadırganacak
bir durum değildir. Çünkü vergi ödemek bir yükümlülük,
bir zorunluluktur. Ancak yukarıda da bahsedildiği üzere temel
ekonomik ve sosyal değişimler gelir idarelerinin, vergi ve mükelleflere
bakış açılarını değiştirmiştir. Günümüzde, vergi mükellefleri
bir takım yükümlülüklerinin yanısıra bir takım haklara
da sahiptirler.
“Mükellef Hakları Bildirgesi” olarak vergi literatürüne giren
bu olgu; kimi ülkelerde vergi yasalarında yer almakta, kimilerinde
de İdare tarafından deklare edilen bir belge niteliğinde
bulunmaktadır.
10 Nazmi KARYAĞDI, a.g.e., s. 22
46 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Her ne şekilde yapılmış olursa olsun Mükellef Hakları Bildirgesi,
vergi ödeme süreci içinde mükellefin sahip olduğu hakları
göstermektedir.
Mükellef hakları bildirgelerinin pek çoğu iki temel kısımdan
oluşmaktadır. Bunlardan birincisi “Mükellef Yükümlülükleri”,
ikincisi ise “Mükellef Hakları”dır. Gelir İdaresi Başkanlığı’mızca
Şubat 2006’da yayımlanan Mükellef Hakları Bildirgesi’nin en
önemli özelliklerinden birisi, sadece mükellef haklarını içerip,
mükellef yükümlülüklerini içermemesidir. Bazı ülke uygulamalarında
yükümlülükler, hakları elde etmenin koşulu olarak öngörülmüştür.
Yasalarda yer alan yükümlülüklerin Mükellef Hakları Bildirgesinde
yer alması, bilinenin tekrarı olcaktır. Nitekim Vergi Usul
Kanunu’muza baktığımızda “Mükellefin Ödevleri” başlığı altında
mükelleflerin yükümlülüklerini görmek mümkündür. Bu nedenle
de Bildirgeye yükümlülükler konulmamıştır11. Çalışanlarımızın
mükellef hakları konusunu tüm boyutlarıyla kavrayabilmesi
amacıyla kitabımızda mükellef hakları, mükellef yükümlülükleri
ile birlikte ele alınmıştır.
1- Mükellef Yükümlülükleri
Mükelleflerin, Vergi Usul Kanunu gereğince mükellefiyet kaydı,
mevzuata uygun şekilde tutulan defter ve kayıtlar, eksiksiz
ve zamanında beyan, ödenmesi gereken vergiyi zamanında
ödemek, denetimler sırasında vergi idaresi ile işbirliği içinde
olmak, kişisel veya iş ile ilgili şartların değişmesi halinde vergi
idaresini bilgilendirmek ve vergi dairesi çalışanlarına karşı nazik
olmak gibi yükümlülükleri bulunmaktadır.
11 Nazmi KARYAĞDI, “Mükellef Hakları Bildirgesi”, Vergi Dünyası, Mart 2006, s. 44
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 47
48 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
2- Mükellef Hakları
Mükellef hakları konusunun
temelinde vergi sistemine
mükellef gözüyle
bakılması yatmaktadır.
Vergi oranlarının
düşürülmesinden doğacak
gelir kayıplarını
azaltmak amacıyla,
genel vergi matrahlarının
genişletilmesi;
yeni teknolojik
gelişmelerin
vergi uygulamalarında
ortaya çıkardığı
sorunların çözümlenmesini,
sadece
denetim ve ceza gibi
zorlayıcı unsurlarla
sağlamak mümkün
değildir. Mükellef
hakları yaklaşımı,
bütün bu sorunların
üstesinden gelinmesinde mükelleflerin desteğini sağladığı
çözümü kolaylaştırmaktadır. Çünkü, araştırmalar göstermiştir
ki, mükellefler vergi idarelerinin kolaylaştırıcı ve yapıcı yaklaşımlarına
olumlu tepkiler vermektedirler.
1990’lı yıllara gelindiğinde mükellef odaklı yaklaşımı benimseyerek
yeniden yapılanan vergi idarelerinin vergileme sürecinin
etkin, hızlı ve şeffaf hale getirilmesi çalışmalarının sonucu olarak
mükellef haklarının belirlenmesi, açıklanması ve korunması
gibi hususlar daha güçlü şekilde gündeme gelmeye başlamıştır.
Mükellef haklarının açıklanması ve bunlara ilişkin koruma
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 49
çalışmalarına önem verilmesi devletin, etkin vergileme işlemi
ve mükelleflerine gösterdiği olumlu yaklaşımın bir göstergesi
haline gelmiş olup; birçok ülkede bunların açıklanmasına ve
duyurulmasına yönelik düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır.
Bir çok ülkenin, anayasasında düzenlenmiş olan kanun önünde
eşitlik, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, seyahat
ve haberleşme özgürlüğü, hak arama özgürlüğü ile başvurma
hakkı gibi konular, vergileme işlemlerinde mükelleflerle ilgili konularda
belirleyici, yol gösterici ve sınırlandırıcı olmaktaydı.12
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre; mükellef hakları ve
ödevleri konusu devletin nitelikleri arasında sayılan hukuk
devleti esasında yer almakta olup; mükellef hakları ve ödevleri
bir madalyonun iki yüzünü oluşturmaktadır. Bu nedenle,
devlet vergi toplama yetkisini kullanırken vergilerin yasallığı ilkesi
gereği hukuk kurallarına uymalı ve aynı hassasiyeti vergi
ödemekle yükümlü olanların haklarını kullanmaları sırasında da
göstermelidir.
3- Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hakları Bildirgesi
Yeniden yapılanan Türk Gelir İdaresi, vergileme işlemlerine ve
mükelleflerine gösterdiği mükellef odaklı yaklaşımın doğal bir
sonucu olarak Şubat 2006’da “Mükellef Hakları Bildirgesi”ni
yayımlamıştır. Mükellef Hakları Bildirgesi’nin yayımlanmasındaki
amaç; mükelleflerin halihazırda var olan haklarını gündeme
getirip, bu konuya dikkat çekilmesidir. Bunların bir kısmı kanunlarda
yeterince bahsedilmemesine karşın daha etkin bir mükellef
hizmetlerini sağlama konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın
bu hakların varlığına ilişkin kararlılığının açıklanmasıdır.
12 Adnan GERÇEK, Uludağ Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü, Vergi Sorunları, Yıl 29, Sayı
209, Şubat 2006, s. 121-149
50 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
MÜKELLEF HAKLARI B‹LD‹RGES‹
Bu bildirge, Türk Gelir ‹daresinin mükellef odakl›, kaliteli
hizmet sunma anlay›› içerisinde, sayg›l› ve dürüst olma temel
ilkesiyle çal›maya, vergi ödemenin sadece bir yükümlülük
de¤il vatanda olma ve sorgulama hakk› oldu¤u bilinciyle,
kendisinden hizmet alan herkesi memnun etmeye ve sorunlar›
çözmeye olan ba¤l›l›¤›n› onaylar.
Bu nedenle;
• Aç›k, güvenilir, zaman›nda ve
yeterli bilgi ile hizmet verece¤iz.
• Bilgi Edinme Hakk› Kanunu
çerçevesinde ö¤renmek istedi¤iniz
her bilgi için do¤ru insanlarla
temasa geçmeniz konusunda
sizleri yönlendirece¤iz.
• Vergi konusundaki gelimeleri
sürekli güncellenen internet sayfam›
zla ve bas›l› yay›nlarla sizlere en
k›sa zamanda duyuraca¤›z.
• Ücretsiz e-posta sistemimize
kaydolman›z durumunda vergi ile
ilgili gelimeleri kayna¤›ndan ve
an›nda ö¤renmi olacaks›n›z.
• ahsi ve gizli bilgilerinize sayg›l›y›z.
Bu bilgileri Vergi Usul Kanunu’nun
öngördü¤ü haller d››nda aç›klamayaca¤›
z ve kullanmayaca¤›z.
• Vergi ile ilgili yükümlülüklerinizin
yerine getirilmesinde sizlere her
türlü kolayl›¤› sa¤layaca¤›z.
• Yapt›¤›m›z ilemlerde ve gerçekle-
tirdi¤imiz düzenlemelerde vergi
kanunlar›n›n adil, hukuksal, tarafs›z
ve rekabeti koruyucu bir ekilde
uygulanmas›n› esas alaca¤›z.
• Vergi incelemelerinde kanunlar›
do¤ru, tarafs›z ve tutarl› bir
ekilde uygulayaca¤›z. ‹ncelemenin
her aamas›nda sizi bilgilendirece¤
iz.
• ikayetlerinizi gerçek kimlik ve
iletiim bilgilerinizle bize iletmeniz
halinde, en k›sa sürede sonuç ile
beraber size dönece¤iz.
• Sürekli olarak kendimizi yenileyecek,
daha iyi hizmet sunman›n
aray›› içinde olaca¤›z.
Gelir ‹daresi Bakanl›¤› ‹lkad›m Caddesi
Faks: (0312) 415 28 21-22 06450 Dikmen-ANKARA
MÜKELLEF H‹ZMETLER‹ B‹LG‹ VE ‹KAYET YÖNET‹M MERKEZ‹
www.gib.gov.tr
‹LET‹‹M
ALO MAL‹YE: 189
YARDIM
Mükellef Hizmetleri Daire Bakanl›¤› • Yay›n no: 009 • Mart 2007 • 3. Bask›
E- VERGİ MAHREMİYETİ
Vergi mahremiyeti, kanun güvencesi altında olup, vergi idaresinin
yükümlülükleri arasındadır.
Türkiye’deki vergi mevzuatına göre; (Vergi Usul Kanunu Madde 5)
aşağıda yazılı kimseler görevleri dolayısıyla, mükellefin ve mükellefle
ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına,
işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ait olmak
üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları
açığa vuramazlar ve kendilerinin veya üçüncü şahısların
yararına kullanamazlar;
52 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
• Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar;
• Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay'da
görevli olanlar;
• Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler;
• Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler.
Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler bu görevlerinden ayrılsalar
dahi devam eder.
Bir başka ifadeyle bu düzenleme; vergi idaresi, vergi yargısı ve
vergi mevzuatına göre kurulan komisyonların, vergi mevzuatına
göre vergi ile ilgili işlerde kullanılan bilirkişilerin ve kendilerine
bilgi verilen kişi ve kurumların; mükellefler tarafından (mükellef
ve mükellefle ilgili kimseler hakkında) sunulan bilgileri saklı tutacağı
ve üçüncü kişilere açıklamayacağı hususunda güvence
oluşturulması anlamına gelmektedir.
Vergi mahremiyetinin sınırı; toplum ile mükellefin çıkarları arasında
bir denge oluşturmakta ve toplum çıkarları gözetilerek
vergi güvenliğini sağlamak amacıyla yapılacak uygulamalardır.
Bu uygulamalar vergi mahremiyetinin ihlali olarak değerlendirilmemektedir.
Örneğin, bankaların vergi tahsilatı yapabilmeleri ve
bu işlemin vergi mahremiyetine engel teşkil etmesini önlemek
açısından, vergi mahremiyetini düzenleyen maddede 4962 sayılı
Kanun ile yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile bankalara,
yapacakları vergi tahsiline ilişkin bilgiler İdare tarafından
verilebilecektir.
Bu çerçevede, Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesinde belirtilen
ve yukarıda sayılan, kişi ve kurumlar vergi mahremiyeti ile
ilgili hükümlere uymak durumundadırlar. Vergi mahremiyetine
uymaya mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenlere
Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesinde yazılı cezanın iki katı
hükmolunur.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 53
BÖLÜM III
MÜKELLEFLERLE İLİŞKİLER
Hangi sektörde ve nerede olursa olsun İki hizmet çeşidi hatırlarda
kalır: “Mükemmel Hizmet ve Kalitesiz Hizmet.”
Mükellefin iyi veya kötü hizmet algısını iki unsur belirlenmektedir.
Bunlar; beklenti ve geçmişte yaşanan deneyimlerdir.
İyi bir mükellef hizmeti verebilmek ve mükellef memnuniyetini
sağlayabilmek için mükelleflerin beklentilerini karşılamamız ve
onların beklentilerini aşmamız gerekmektedir.
Mükellef ihtiyaçları evrensel niteliktedir. Daha açık bir ifadeyle
bunlar ulustan ulusa ya da coğrafik yere göre çok fazla
farklılık göstermezler. Gelir İdaresi Başkanlığı çalışanları olarak
bizim amacımız, aşağıda belirtilen mükellef ihtiyaçlarını
karşılayabilmemizdir:
Kontrol: Mükellef, durumu kontrolü altında tutabilecek yeterlilikte
olduğunu hissetme ihtiyacındadır. Konuyu kendilerince
yönlendirebileceklerini / sonuçlandırabileceklerini hissetmek
isterler. Bu tam olarak mümkün olmayabilir, ancak görevimiz
problemi çözmektir. Mükellef hatalı olsa dahi ilerde aynı problemle
karşılaşmamak için, onu yönlendirmek, bilgilendirmek
gerekiyorsa eğitmek zorunda olduğumuz anlamına gelebilir.
Hedefler: Mükellef, personelin, kendisi için önem arzeden
sorunun çözümüne yardımcı olacağınızı hissetmek ister. Sorunu
çözme adımı bizimle başlamaktadır. Bu nedenle personelimizin
mükellefle olan ilişkilerinde bu niyet içinde olması
gerekmektedir.
Benlik İmajı: Mükellefin benlik imajının iyi algılamasına yardımcı
olunmalıdır. Kendisi yetersiz hissettirilmemeli, önemli
ve değerli olduğu hissi verilmelidir.
56 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Eşit ve adil muamele: Mükellefler tarafsız ve adil bir muamele
görmek isterler. Tarafsız ve adil algılanmayan bir gelir
idaresi, mükellef tarafından olumsuz algılanacaktır.
Nezaket: Mükellefler, iletişim halindeki personel hakkında
olumlu bir kanaat hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Nazik ve saygın
bir şekilde muamele görmek isterler.
Anlama: Mükellef hangi konunun hangi sebeplerle geliştiğini
bilme ihtiyacı içerisindedir. Özellikle, karmaşık olabilecek sorunlarda
konunun detaylı bir şekilde açıklanması gereklidir.
Güven: Mükellef kendisini tehdit altında değil, güvende hissetmek
ister.
Saygı ve Takdir: Mükellefler saygı görmek, hizmet veren
için önemli olduklarını hissetmek ve özellikle ödedikleri vergiden
yarar sağlayanlar tarafından takdir edilme ihtiyacındadırlar.
(Devletin vergi gelirlerinin size mevcut işinizi sağladığını
unutmayınız. Maaşınız, tek bir mükellef değilse de, vergisini
ödeyen bütün bir topluluk tarafından ödenmektedir.)
Vergi Dairesine Güven: Mükellef, hizmeti sağlayan memurun,
doğru, eksiksiz ve yararlı olacak bilgiyi sunabilecek güvenilirlikte
olduğunu hissetmek isteyecektir.
Özetle, mükellef, işlemlerinin zamanında, doğru, eksiksiz şekilde
yapılmasını; nezaket ve empati (kendisini karşısındakinin yerine
koyabilme) ile muamele görmek ihtiyacındadır.
Kaliteli hizmet sunmada, kararlı ve niyekli olmak temel esastır.
Yine Kaliteli hizmet, karşı tarafa duyduğumuz saygının ifadesidir.
Kaliteli Mükellef Hizmeti ile ulaşılacak üç ana hedef vardır:
• Profesyonel nezaketi korumak
• İletişimin yönlendirilmesini kontrol etmek
• Doğru ve eksiksiz hizmet sağlamak
“Profesyonel Nezaket” ile kastedilen, mükellefe saygıdır.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 57
Profesyonel nezaket’in bazı unsurları bulunmaktadır:
• Cana yakın bir ses tonu ile konuşmak,
• Mükellefin söylediklerini gerektiğinde kısa notlar alarak
dinlemek,
• Mükellefin duygu durumunu anlamak,
• Anlaşılır netlikte konuşmak,
• Mükellef seviyesinde iletişim kurmak.
Mükellefin sizinle iletişim halindeyken, durumun kontrolünün
sizde olduğunu unutmamak gerekir.
Konuşma, mükellefin sorusunun yanıtına veya problemin çözümüne
yönelik olmalıdır. Durumun kontrolu, soru sorarak, aktif
dinleme yöntemi ile, mükellefin duygularını ele veren sözsüz
iletişim ipuçları yakalamak suretiyle yapılabilir.
Mükellefin sorularına vereceğimiz cevaplar eksiksiz ve doğru
olmalıdır. Hizmetin zamanında yapılmaması, yanlış ya da eksik
verilmesi, mükellef nazarında İdaremizin güvenirliğini olumsuz
yönde etkileyecektir.
Diğer taraftan mükellef memnuniyeti ancak kaliteli hizmetin
sürekliliği ile mümkündür.
Kaliteli hizmet ile ilgili temel doğruları şu şekilde sıralamak mümkündür:
• Hizmet, sözlere değil, eylemlere dayanır.
• Mükellef hizmetinde en önemli unsur dinlemedir.
• Mükemmel bir mükellef hizmetinin özelliği basit ve sorunun
çözümüyle ilgili olmasıdır.
• Hizmeti merkez alan bir organizasyonda, hizmet sunumu
herkesin görevidir.
• İyi bir mükellef hizmeti, mükellefin asıl konu ile ilgili olan ve
algılanan ihtiyaçlarını karşılar.
• Mükellef hizmeti, idare ve mükellef arasında iyi ilişkilerin kurulmasını
ve sürdürülmesini kapsar.
58 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
A- YÜZYÜZE İLETİŞİM
İnsanlar başkalarıyla bir arada olabilmek, onları etkileyebilmek,
kendilerini anlatabilmek ve insanları anlayabilmek için iletişim
kurmak zorundadırlar. İletişimin gerçekleşmesi için iki taraf
gereklidir. Bunlar, iki insan, iki hayvan, iki makine ya da bir
insan ile bir hayvan, bir insan ile bir makine olabilir. Nitelikleri
ne olursa olsun iki taraf arasındaki bilgi, duygu ya da düşünce
alışverişini “iletişim” olarak kabul ederiz.
Burada alışveriş sözünden de anlaşılacağı gibi iletişim iki yönlüdür.
İnsanlar arasındaki bütün konuşmaları iletişim olarak
kabul edemeyiz. Bunlar karşılıklı olduğu takdirde iletişimdir. Örneğin,
ana babalar çocuklarına, amirler memurlarına sadece
bazı emirler verip, onların bu emirler karşısındaki tepkileriyle
ilgilenmezlerse, bunu iletişim olarak değil, tek yönlü bilgi iletimi
olarak değerlendirmek mümkündür. Bilgi iletileri bazen iletişime
dönüşür. Örneğin, bir evin penceresindeki “satılık” ilanını
yalnız okuyup geçersek, bu uyarıcı bizim için sadece bir bilgi ile-
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 59
timidir. Oysa ev sahibiyle telefonla ya da yüz yüze konuşmamız
durumunda ise iletişim ortaya çıkar13. İletişim kurmanın birçok
yolu vardır. İletişim kurma yollarından en etkili ve hızlı olanı yüz
yüze iletişimdir.
Yüz yüze iletişim aracılığıyla kişiler birbirlerini yönlendirme ve
eşanlı geri besleme imkanına sahiptirler. Vergi dairesi personeli
olarak karşımızdaki mükellefe kaliteli hizmet sunabilmek
için mükellefin vergiye ilişkin problemlerinin öncelikle doğru
anlaşılması gerekir. Bu nedenle yüz yüze iletişimde bulunduğumuz
mükellefe sorular sorarak ve alınan cevapları değerlendirerek
problem tespitini başarıyla yapabiliriz.
Yüz yüze iletişim vasıtasıyla sağlanan eşanlı başarı, kaliteli hizmet
vermenin de gereğidir. Yüz yüze iletişimin sağladığı kolaylıklardan
biri de zaman bakımından hız kazanmaktır. Zaman
bakımından hız kazanmanın önemi, mükellef memnuniyeti açısından
güveni artırıcı bir faktördür. Mükellefler kamu dairelerinde
yapacakları işin kolay ve çabuk olmasını isterler. Bizim
amacımız ise mükellefe vereceğimiz hizmeti anlaşılır ve hızlı
biçimde yapmaktır.
Vergi kanunları ve vergi uygulamaları hakkında yeterli bilgi sahibi
olmayan ve olması beklenmeyen mükellef, vergi ödevini
yerine getirmek isterken daha önceden edindiği yanlış kanıları
da bize aktararak iletişim kurduğu personel aracılığıyla gerekli
bilgiyi yüz yüze iletişimde alacaktır. Bu sayede iletişim kurulan
mükellef edindiği bilgileri diğer mükelleflere aktarabilecek
ve bu sayede diğer mükelleflerin yanlış kanılarında arınmaları
sağlanacaktır.
13 http://aysaghiz.adu.edu.tr/eski/ashmyo/TBL127.htm
60 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1- Konuşma
1.1. Etkili Konuşmanın İlkeleri
İletişim kurmanın en temel yolu konuşmadır. Etkili konuşmanın
özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür;
Yıkıcı değil yapıcıdır: Mükellefle olan iletişimde pozitif yaklaşımı
gerektirir. Mükellefin sorularına doğru, yeterli, ikna edici
cevaplar vermek gerekir. İlgili mevzuatı bilmediği için mükellefe
olumsuz tavır takınmamak, bilgi verici olumlu ifadelerle
açıklamada bulunmak daha doğrudur.
İlginç ve değerli konuları kapsar: Bir çok insana sıkıcı gelebilecek
vergi mevzuatını insanların ilgiyle dinleyebileceği ve bir
daha unutmayacağı bir dille anlatma sayesinde mükellefte
kalıcı etki bırakacaktır.
Konuşmacının kişiliği ile bütünleşir: Mükellefle olan iletişimin
boyutuna göre çalıştığımız kurumu veya kendimizi temsil
ederiz. (Çoğunlukla da biz Gelir İdaresi çalışanları, yaptığımız
davranışlarla Devlet’i temsil etmekteyiz.)
Belirli bir amaca yönelir: Mükelleflerle olan iletişimimizde
temel amacımız mükellefi bilinçlendirmek ve gönüllü uyum
sürecine dahil etmektir.
• Konuşmayı sağlam bir konuşma temeli üzerine kurulur:
Eksik ve güncel olmayan mevzuat bilgisine sahip personelin
mükellefle sağlıklı diyaloga girmesi beklenemez.
Sağlam bilgilere dayanır ve dinleyicilerin ilgi ve
dikkatini toplar.
Uygun ses tonu, el ve yüz hareketlerini gerektirir.
Çok uzun olmamalıdır, açık ve anlaşılır niteliktedir: Bilinmeyen
teknik terimler kullanılmamalıdır. Mükellefin sahip olduğu
kültür ve koşullarına uygun dil ve anlatımla yapılmalıdır. Aksi
taktirde mükellefle olan iletişim anlaşılmaz hale gelecektir.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 61
1.2. Beden Dili
Beden dili; yüzümüz ve vücudumuz aracılığıyla başkalarına söylediklerimizdir.
Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakilere net
bir şekilde iletmek için beden dilimizi kullanırız.
Beden dilinin daha etkin kullanımı mükellefi olumlu yönde etkileyerek
rahatlamasını sağlayacak vergiyle ilgili problemini daha
kolay anlatmasına imkan verecektir. Böylelikle çalışanımızın işi
kolaylaşacaktır.
Beden dili konusundaki araştırmalarda, kişilerin mesajını, karşısındakine
yüzde 7 oranında sözlerle, yüzde 93 oranında ise
ses ve beden diliyle verdiği ortaya çıkmıştır.
Ellerinizle ne anlatıyorsunuz?
Uzmanlara göre, işaret parmağının kaldırarak konuşulması,
gizli bir şekilde karşıdakini tehdit etme, ellerin kenetli olması
ise, genel bir olumsuzluk ya da hayal kırıklığı mesajını vermektedir.
Elleri önde birleştirerek el pençe divan durulması,
karşısındakine ne isterseniz yaparım mesajını, ellerin arkada
62 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
birleşmesi ise kendine olan
özgüveni, meydan okumayı
anlatmaktadır. Parmak uçlarını
birbirine yapıştırarak durmak
ise konuya hakim olduğunu,
bir elin yüzü kapatması
ise endişe içinde bulunulduğu
mesajını içermektedir.
İnandırıcı olmadığınızı gösteren hareketler.
Elin çeneyi okşaması bir kimsenin karar
verme sürecinde olduğunu gösterirken,
dinleyen kişinin eli yanaktayken, başparmağının
çene altında olması karşısındakine
eleştirici, hatta rekabetçi yaklaşımı sergilediği
mesajını vermektedir. Diğer parmakların
ağzı örtmesi ise, iki şeyin ipucu olarak
nitelendirilmekte, “benim söyleyeceklerim
var” veya “sana inanmıyorum” şeklinde anlamak
gerekir.
MÜKELLEF HİZMETLERİ TEMEL TEKNİKLERİ 63
|
|
 |
|
|
|
|